26 Şubat 2015 Perşembe

Kız Kulesi'nin ölümsüz aşk efsanesi!


İstanbul’un incilerinden Kız Kulesi, görenleri kendisine hayran bırakırken, biz  puzzleseverleri de es geçmiyor elbette. İçimizde Kız Kulesi puzzle’ı birleştirmeyen kaldı mı acaba?  Çoğumuzun puzzle koleksiyonu içinde mutlaka en az bir tane Kız Kulesi vardır. Yoksa da yeni çıkan Kız Kulesi görsellerine bakıp  bakıp hayallere dalmışlığımız olmuştur mutlaka.

Kız Kulesi, Belgin Babür
 (70 parça Zen Garden Puzzle) 12x 30 cm

Kız Kulesi ve gün batımıKız Kulesi ve martılar ya da Kız Kulesi ve geri planda Boğaz Köprüsü…  Böylesi güzel görüntüler gözlerimize hitap ederken, bu müstesna kulenin duygularımızı harekete getirecek hüzünlü efsanelerine nasıl kulaklarımızı tıkayabiliriz? Kule hakkında söylenen yılanlı efsaneyi duymuşsunuzdur. Bilirsiniz, ünlü bir hin, dönemin imparatoruna kızının 18 yaşına girmeden önce bir yılan tarafından sokulup öldürüleceğini söyler. Bunun üzerine imparator, denizin ortasına kule yaptırarak kızını koruyacağını düşünür. İmparator babanın aldığı önlemlere rağmen, o sinsi yılan  üzüm sepetiyle gelir kuleye ve…
Hüzünlü sonu anımsatmayalım şimdi, hatırlamışsınızdır.
Kız Kulesi ( 66 parça ) - 3 boyutlu karton puzzle



Bu yazımızda Kız Kulesi hakkında başka bir efsane anlatacağız size. Yine hüzünlü bir hikaye, ama bu sefer bir aşk hikayesi. Hero ve Leandros’un ölümsüz aşkını duymuş muydunuz?


Hero ve Leandros’un hüzünlü aşk hikayesi!

 Efsane bu ya, meşhur kulemiz, Tanrıça Afrodit adına yapılmış bir tapınakmış. Bu tapınakta genç kızlardan oluşan rahibeler hem yaşar, hem de kulenin bakımını üstlenirlermiş. Güzeller güzeli Hero ise tapınakta kumrulara bakmakla görevli bir rahibeymiş.
Geleneklere göre, her yıl bahar geldiğinde hayatının aşkını bulmak için tapınağa gelip Afrodit’e yalvarırmış delikanlılar.  Boğazın karşısında oturan Leandros da gelmiş kuleye bir bahar günü.  Hayatının aşkını bulmak için Afrodit’e yalvarmasına gerek kalmamış gerçi; çünkü Hero ve Leandros birbirlerini görür görmez aşık olmuşlar.

Kız Kulesi 1000 parça puzzle, Neon-Anatolian

Onlar ermiş muradına, gökten üç elma düşmüş, üçü de sevenlerin başına!” diyerek hikayeyi bitirmek isterdik  ama, maalesef pek de güzel gelişmemiş olaylar. Hero’nun bir rahibe olması ve rahibelerin evlenmelerinin yasak olması, gençlerin önünde kocaman bir engelmiş.  Aldırmamış Hero ve Leandros bu duruma! Her ne pahasına olursa olsun, kavuşmaya and içmişler.  Çünkü günümüzde  olduğu gibi o  dönemlerde de aşk  engel tanımıyormuş!

Kız Kulesi Nostalji, Şefik Bayram- Anatolian (1000 parça puzzle)

Nitekim bir gece yarısı  Hero gizlice kulenin tepesine çıkmış, bir meşale yakmış Leandros’un yolunu aydınlatmak için. İyi bir yüzücü olan Leandros da atmış mı kendini Boğaz’ın serin sularına… Heyecanlandınız değil mi, hikayenin hüznü henüz başlamıyor.  Merak etmeyin boğulmamış Leandros, o gece varmış kuleye sağ salim  ve  kavuşmuş iki aşık birbirine.  Sonrasında aynı şekilde sık sık buluşmaya başlamış  Hero ile Leandros kulede. 

Kız Kulesi (1000 parça Ravensburger Puzzle)

Ama işte şansları hep böyle yaver gitmemiş maalesef.  Fırtınalı bir gecede Hero’nun yaktığı meşale sönüvermiş rüzgarın etkisiyle… Hero ne yapsa da ne etse de bir türlü yakamamış ateşi yeniden. Sevgilisinin ışığı sönünce karanlık sularda kaybolmuş Leandros, yorgun düşmüş vücudu fırtınalı dalgalarla boğuşmaktan.

Sabaha kadar sevgilisini umutla bekleyen Hero, Leandros'un cansız bedenini kıyıda görünce dayanamamış bu duruma, O da sulara atmış kendini… 



Bu hikayeden sonra Kız Kulesi’ne çok daha romantik bakarsınız belki de, kimbilir…

Kız Kulesi (570 parça, saatli  ArtPuzzle)

23 Şubat 2015 Pazartesi

Galata Kulesi'nin tarihini biliyor musunuz?

İstanbul’un sembol binalarından biri olan Galata Kulesi’nin, dünyanın en eski kulelerinden birisi olduğunu biliyor muydunuz?
507 yılında Bizans İmparatoru Anastasius tarafından inşa edildiği iddia edilen kule, eğer ilk haliyle kalabilseydi, içinde bulunduğumuz 2015 yılındaki yaşı tam 1508 olacaktı!
1508 yıla neler sığmaz değil mi? Ne savaşlar, ne hükümdarlar, ne depremler, neler neler…  Peki bunca yıl acaba başına neler gelmiş Galata Kulesi’nin?  Gelin tarihin sayfalarını birlikte karıştıralım.

Galata Kulesi, Belgin Babür (70parça panoramik-  Zen Garden Puzzle) 12 x30 cm

1204 yılında, kulemiz 697 yaşında genç (!) bir binayken, Haçlı Orduları tarafından yıkılmış. Aradan 144 yıl geçtikten sonra, yani 1348’de, Cenevizliler yığma taşlar kullanarak kuleyi “İsa Kulesi” adıyla yeniden inşa etmişler. O zaman için kentin en yüksek binası bizim Galata Kulesi’ymiş. Bu ikinci kez inşa edilme yılını dikkate alırsak, şu anda 667 yaşında bu güzide kulemiz.
30-40 yıllık binaların göçtüğüne tanık olan bizler, tüm heybetiyle yaşamını sürdürmeye devam eden Galata Kulesi’nin yaşını duyunca doğal olarak şaşırıyoruz. Demek ki 14. yüzyılda malzemeden çalan uyanık müteahhitler yokmuş demek geliyor içimizden.
1509 yılında 161 yaşındayken, yıkıcı  bir deprem olmuş ve bina çok zarar görmüş. Ünlü  Osmanlı mimarı Hayrettin onarmış kuleyi.
 “Yıkalım, yerine başka bir şey inşa edelim.” diye düşünmemeleri ne kadar güzel değil mi?

                  Galata kulesi, Belgin Babür

(70parça dikey – Zen Garden Puzzle) 12 x 30 cm

Galata Kulesi hangi amaçlarla kullanılmış?

Kanuni Dönemi’nde (1520-1566) bu güzel kule bir hapishane olarak kullanılmış. O dönem Kasımpaşa Tershanesi’nde çalıştırılan mahkumlar, Galata Kulesi’nde tutuluyorlarmış.
1577 yılında ise dönemin önemli matematikçilerinden, aynı zamanda da sarayın müneccimbaşısı olan Takiyüddin Er-Raşit Efendi, Galata’nın tepesine bir rasathane kurmuş, hatta bu rasathanede zengin de bir kütüphane oluşturmuş. Yeri gelmişken, Takiyüddin Efendi’nin, yaşadığı döneme göre çok ileri hesaplamalar yaptığının altını çizmek isteriz. Maalesef ki tahmin edeceğiniz üzere rasathanenin ömrü fazla uzun sürmemiş. Takiyüddin Efendi’nin başarılarını çekemeyen bazı devlet adamları, rasathanenin uğursuzluk getirdiğine, o dönemde yaşanan veba salgınının bile sorumlusunun rasathane olduğuna dönemin padişahı 3. Murat’ı inandırmışlar. Padişah ne derse o oluyordu biliyorsunuz.  Nitekim 3. Murat, Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa’ya emredince, rasathane de 21 ocak 1580  gecesi yerle bir olmuş! Ne tesadüftür ki bu olay, Osmanlı’nın duraklama dönemine denk gelir...
Sonrasında kule yine hapishane olarak kullanılmış.
Galata Kulesi deyince Hezarfen Ahmet Çelebi’yi anmadan olmaz elbette. 17. Yüzyılın ilk yarısında, 1632 yılında, kendi yaptığı kanatları takan Hezarfen’in Galata Kulesi’nden boğazı geçip tam 3358 metre ötedeki Üsküdar’a inmesi olayını bilmeyenimiz yoktur.
Bir ara Mehterhane’ye ev sahipliği de yapan Galata Kulesi, 1717’den sonra ise İstanbul’da sıkça çıkan yangınları görebilmek için bir gözetleme kulesi görevi görmeye başlamış. İşin ironik kısmı şudur ki, 1794 yılında kendisi de yanmış!
Kız Kulesi ve Galata Silueti, Ali Eminoğlu (1000 parçapuzzle)
(1789-1807)  arasında padişah olan Üçüncü Selim, kuleyi tekrar tamir ettirmiş ve üst katına bir de cumba ekletmiş. Ama çok geçmeden 1831 yılında kulede bir yangın daha çıkmış. Dönemin padişahı 2. Mahmut, kulenin üzerine iki kat daha yaptırmış ve kulenin çatısı, külah biçimindeki bugünkü görüntüsüne bürünmüş. Kulemizin başına gelenler bununla da bitmemiş elbette. 1875’de bu çatı uçmuş, uzunca bir süre sonra nihayet 1960 yılında tekrar onarılmış. 
Günümüzde  bu değerli kule, özel bir şirket tarafından turistik amaçlı olarak işletilmektedir. İçinde restoran, kafe ve bar mevcuttur.

Galata Kulesi’nin bazı özellikleri

Kulenin bugünkü ölçülerinin Cenevizliler dönemindekiyle aynı olduğu düşünülüyor.  Yerden yüksekliği 35 metre, çatısının ucuna kadar olan yüksekliği ise  69,9 metredir. Duvar kalınlığı 3,95 metre, dış çapı 16,45 metre, iç çapı ise 8,95 metredir. Ağırlığının yaklaşık olarak 10.000 ton civarında olduğu hesaplanmıştır. Kulede yüksek giriş katından sonra 9 kat daha bulunur, en üst katı ise balkonla çevrelenmiştir.
Rivayet odur ki, Galata Kulesi’ne ilk kez kiminle çıkarsanız onunla evlenirmişsiniz. Dolayısıyla bizden size hatırlatması; kuleye ilk kez çıkarken yanınızdaki kişiye aman dikkat edin!
Bu heybetli kulenin görsellerinden oluşan puzzle’lara sitemizden ulaşabilirsiniz… 

18 Şubat 2015 Çarşamba

Romantizmde bir mücevher: Hayez'in “The Kiss” tablosu

... Öpücük, doğanın hoş bir azizliğidir; konuşma gereksiz hale gelince sözcükleri durdurur...
                     Ingrid Bergman İsveçli sinema sanatçısı (1915 – 1982)

TheKiss, Francesco Hayez (1000 parça Ricordi Puzzle)

The kiss” yani öpücük, birçok sanat eserine verilen sihirli bir isim. Bu eserlerin içinde en ünlüsü de  muhtemelen Gustav Klimt'in altın yaldızlarla dolu “The Kiss” tablosudur, ki buradaki yazımızda anlatmıştık.

Bu yazımızda ise sizlere Milano'lu sanatçı Francesco Hayez'in İtalyanca anlamı “il bacio” olan “öpücük” adlı romantik tablosundan bahsetmek istiyoruz. Romantik bir resim diyoruz ama, “il bacio”, sadece öpücük anlamına da gelmiyor. Aslında bu resim, İtalya'nın doğuşunu simgeleyen sembolik bir öpücük olarak biliniyor.

İki sevgili ve onların birbirlerine tutku ile sarılışlarını tasvir eden bu tablo, Milan'daki Brera Gallery'de romantik tabloları görmekten ve bu tablolara saatlerce bakmaktan hoşlanan ziyaretçilerin her zaman ilgisini çekiyor.

Sanat tarihçileri resmi nasıl yorumluyor?

Sanat tarihçilerine göre bu tabodaki çift, 1870 yılında İtalya'nın bağımsızlığını sağlayan birleşme hareketi olan Risorgimento'nun (diriliş) alegorik (mecazi) bir anlatımıdır.
 Çiftin giysilerindeki 4 renk ise - kırmızı, yeşil, beyaz ve gök mavisi- İtalya ve Fransa'nın ulusal bayrakları ile ilgilidir. Bu iki ülke, aralarında ittifak yaparak Avusturya-Macaristan İmparatorluğuna karşı İkinci Bağımsızlık Savaşı'nda zafer kazanmışlardır. Bu savaş 1859 yılında bitmiştir, ki gördüğünüz Il Bacio tablosu da aynı yıl ortaya çıkmıştır. Eğer sanatçının tek amacının bu tarihi zaferi vurgulamak ve siyasi bölünmelerin sıkıcı renklerine karşı ulusal birliğin zaferini kutlamak olduğunu düşünürsek, ilkel ortaçağ arka planına karşı tek ışık ve renk kaynağının resimdeki çift olduğunu görmek, resmin bu tarihsel okumasına belirli bir anlam katacaktır. Hayez'in1861 yılında tamamladığı, eserin son versiyonunda, bu kutlama amacı daha belirgin bir şekilde görülür, zaten  1861 yılında Roma, İtalya'nın başkenti olarak ilan edilmiştir.


Tablodaki detaylar bize neler anlatıyor?

The Kiss- Öpücük adlı tabloda, Hayez bir masala hayat veriyor. Her ne kadar yüzlerini saklasalar da, bu iki sevgili, öğrenmek isteyenler için aslında sırlarını açıklıyorlar. Erkeğin ayağı, sanki acelesi varmış gibi merdivenlerin ilk basamağının üzerinde yer alıyor. Kadınsa sanki erkeğin gitmesine izin verecekmiş gibi bir hassasiyetle O'na sarılmış. Resme bakarken, yaklaşan bekçinin ayak seslerini duyar gibi oluyoruz. Bu iki aşığın birbirlerine tekrar buluşmak için fısıltıyla söz verdiklerini hissediyoruz ve kahramanımız hızla merdivenleri çıkıyor.

Basit bir zarafet ve gösterişsiz bir ortaçağ sahnesi seçerek ( her ne kadar resmin anlattığı tarihsel olay 19. yüzyılda geçse de), Hayez bizleri eserinin her detayını dikkate almaya teşvik ediyor. Erkeğin hançerinin sevgilisinin beline baskı yapması, tehlikenin yakınlarda olduğunu anlatıyor. Arka plandaki uğursuz gölge, adeta hayal gücümüzle oyun oynuyor. Resmin sağ üst köşesindeki o karanlık çatlak, bize zindan pencerelerini anımsatıyor ve bizi takip eden bir casusun karanlıkta parlayan kedi gözlerini hayal ediyoruz. Sizce kadının üzerindeki mavi masalsı elbise gerçeğe ne kadar yakın görünüyor? Elbisenin görkemli güzelliği umudu, hatta zamanın belirsizliğini simgeliyor.

Il Bacio- The Kiss-Öpücük tablosu, bize İtalya'da bu sevgililere ne olduğuna dair belki de boşu boşuna hayal kurduruyor. Hayatımıza anlam katan birisi girdiğinde ona sarılmamız ve onu bırakmamamız gerektiğini anımsatıyor. Sevginin ve bağımsızlığın ne kadar büyük itici güçler olduğunu söylüyor.


Bu güzel ve de anlamlı eserin puzzle'ını birleştirirken acaba sizler neler hissedeceksiniz? Merak ediyorsanız puzzle'lar işte burada...

KAYNAK:
https://zuriest.wordpress.com/2011/11/21/a-jewel-in-romanticism-hayezs-the-kiss/

17 Şubat 2015 Salı

Atları neden severiz?

Çok satan puzzle’lar arasında sıkça at görsellerine denk gelmek, aklımıza şöyle bir soru getirdi:

“Atları neden severiz?”

 Evet hiç düşündünüz mü, atları neden bu kadar çok seviyoruz?

İlk evcilleştirildikleri zamandan bu yana, yani binlerce yıldır, hep yanımızda yöremizde olmuş, hep biz insanlara eşlik etmiştir atlar.
Bir iş gücü olarak, bir taşıma aracı olarak, ya da bir arkadaş olarak... Bunu düşünmek üzücü gerçi ama, çoğu insan, atların gerçek değerini anlayamadığı için onları takdir de etmez. Oysa “at işte!” deyip geçmemek lazım.

Gelin atlar hayatımıza neler getiriyor birlikte bakalım.

Running Horses,1000 parça, panorama, Clementoni

Atlar sosyaldir ve güçlü hafızaları vardır, yani sevdiklerini unutmazlar!

Atlar, bir ailenin ferdi olan insanlar gibi sürü halinde yaşadıkları için, sosyaldirler. Onlar da aynı bizler gibi bir ömür boyu sürecek güçlü bağlar oluşturmayı bilirler. Belki de bu yüzden, bir insanı kendi sürülerinin, yani ailelerinin parçası olarak kabul ettiklerinde ne onu unuturlar, ne de terk ederler…
Camargue Horses (1500 parça puzzle-Clementoni)
Atların mükemmel bir hafızaları vardır. Aradan yıllar da geçse, bir insanı ya da bir yeri unutmazlar. Dolayısıyla bir at için önceki sahibini ya da önceden yaşadığı yeri anımsamak çok sıradan bir şeydir. Bir atı tımar etmek gibi basit bir görevi yaparken bile, ona karşı hissettiğimiz bağlılık ve yakınlık, gerçekten de eşsiz ve  yeri doldurulamaz bir duygudur.
Band of Thunder ,13200 parça, panorama puzzle, Clementoni

Atlar bizi güvende hissettirir.

Evcil hayvanlar, stresi azaltırlar. Yapılan çalışmalar göstermiştir ki, evcil hayvanı olanlar, daha az depresyona giriyorlar ve stres kaynaklı diğer hastalıklara da daha az yakalanıyorlar. Bunu zaten çoğumuz biliyoruz.  Peki şunu biliyor muyuz?
 “Evcil hayvanların içerisinde sadece atlar bizi sakinleştirme, bize güven ve huzur hissi verme yeteneğine sahiptirler!”
 Birçok at sahibi, atları bir hayvan olarak görmez. Ya onları işlerini yaptırmakta kullanırlar, ya onlarla sadece boş vakitlerini geçirirler; ama her zaman onları ailenin bir parçası olarak görürler. Tıpkı diğer evcil hayvanlarla olan ilişkilerde de olması gerektiği gibi…
Mahşerin Dört Atı, Sharlene Lindskog-Osorio (1000 parça Anatolian Puzzle)

Atlarla iletişim kuranların empati yetenekleri güçlüdür.

Atları seven insanlar, onlarla ortak bir paydada buluşmak için genellikle kendi sezgilerini kullanırlar. Şu da bir gerçek ki, atlarla vakit geçirmek, aslında karşılıklı öğrenme eylemini içerir. Yani bu süreç, sadece atların verilen komutları veya  belli numaraları algılamasını değil, insanların da  farkında olmadan atlardan bir şeyler öğrenmesini kapsar.

Bilinen bir gerçektir ki, atlarla vakit geçiren insanlar, ister binicilikle, isterse sadece onların bakımı ile uğraşsınlar, çok güçlü bir empati yeteneğinin yanı sıra güçlü liderlik ve sosyal yetenekler de geliştirirler.
Çünkü atlarla iletişim kurabilmek için insanların öğrenmesi gereken özel yöntemler vardır. Hiç konuşmadan bir canlıyla iletişim kurmayı öğrenen bir insanda da doğal olarak empati yeteneği daha çok gelişir. Örneğin otistik çocukların öğrenme yeteneklerini geliştirmek için onları atlarla tanıştırmak, başarılı sonuçları olan bir uygulamadır.

Freedom (500 parça puzzle – Educa )

Atlarla vakit geçirmek insanı enerjik kılar.

Atlarla vakit geçiren insanlar, daha aktif olmak için kendilerini motive ederler ve dışarıda  daha çok vakit geçirirler. Bu  da gerek sağlıkları için, gerekse fiziksel kondisyonları için faydalı bir şeydir. Binicilik sporu, kapalı bir salonda egzersiz yapmaktan daha keyifli bir uğraş olduğu için, ilgilenenlere düzenli bir yaşam tarzı sunar.

Horses (1000 parça puzzle – Ricordi)

Atlarla terapi

Atlarla terapi yeni bir şey değil.  Çünkü  bir çok çalışma göstermiştir ki, gençler, çocuklar, travma sonrası sendrom yaşayanlar, şiddetli depresyon geçirenler veya anksiyete  sorunu olan insanlar, atlarla terapiden olumlu sonuçlar almışlardır. Çünkü atlar sakin hayvanlardır ve hiç bir yargılama olmaksızın kendileriyle ilgilenen insanlara anlayış duygusu sunarlar.

Horses at Moon Glare (1000 parça- Dino Puzzle)

Sonuç olarakdiyebiliriz ki atlar, hayatımızda düşündüğümüzden çok daha fazla önem arz ediyorlar. Bir atı sevmek, göründüğünden çok daha  fazla yarar sağlıyor bizlere. Yani bir dahaki sefere eğer birisi size “atları neden seviyorsun?” diye sorarsa, cevabınız belki de çok basit olacak:

 “Sen neden sevmiyorsun?”

Son bir not daha:

"Canlı atı nereden bulayım?" diyenler için at görsellerinden derlediğimiz puzzle’lara buradan bakabilirsiniz.


KAYNAK: http://skyovervision.com/why-do-people-love-horses/

12 Şubat 2015 Perşembe

BULMACA KEYFİ tarif edilemez!

Bulmaca çözmek, beyninizin genç kalmasına yardımcı olur.

Geçtiğimiz ağustos ayında Londra’nın hemen güneyinde yer alan Selsdon Park Hotel’in konferans salonunda dışarıdan bakınca ciddi bir sınav olarak algılanabilecek bir etkinlik vardı. Bir grup insan, önlerindeki masaya sessizce eğilmiş, ellerinde kurşun kalemleri, gözetmenler eşliğinde bir şeyler yazıyorlardı. Gerçekte bu bir sınav değil, 9. Dünya Sudoku Şampiyonası’ydı ve içeride 180 kişi kazanmak için mücadele ediyordu.



 İlk “sürat” turunda yarışmacılardan 20 dakika içinde 10 tane sudoku çözmeleri istendi. İçlerinden bir tanesi sürenin bitmesine 1 dakika kala bulmacaları tamamladı.

Sudoku bulmacasını hızla çözmek, insanın genç kalmasına yardımcı olur.  Bahsettiğimiz  yarışmanın Çinli şampiyonu sadece 14 yaşındaydı  ve yarışmanın en genç katılımcısı ise Güney Kore’li 10 yaşındaki Gareth Moore’du. Yarışmanın organizatörlerinden biri şöyle söylemişti:

“ 20’li yaşlarınızı geçtikten sonra, en iyi sudoku yıllarınız geride kalmış demektir. Ama bu, geri kalan yaşlardaki insanların denemekten vazgeçeceği anlamına gelmez.

Bulmaca çözmek,  beyin sağlığına faydalıdır

Çeşitli bulmacaları çözmeye çalışmanın, uzun vadede beyin sağlığına faydası olduğuna dair bazı kanıtlar var. Özellikle de yaşlılıktaki alzheimer ve bunamadan korunma konusunda bulmaca çözmenin faydaları yadsınamaz.

Kare bulmaca, bulmacaların en eskisi ve aynı zamanda en popüler olanlarından birisidir. Yapılan bir araştırmada, Amerika’da yaşayan yetişkinlerin yaklaşık %15’inin kare bulmaca sevdiği ve bu kişilerin en az yarısının haftada bir ya da iki bulmaca çözdüğü saptanmış. Aynı sudoku şampiyonasında yarışmacıların hızına şaşırdığınız gibi, bulmaca ile ilgilenenlerin zihinsel marifetlerini görünce de hayretler içinde kalabilirsiniz.



Bronx’da 488 yaşlı insan üzerinde yapılan çalışma göstermiştir ki, kare bulmaca ile ilgilenenler, “ hızlı bellek düşüş başlangıcı”nı 2,54 yıl geciktirmişler. Düşünsenize, berrak bir bellekle yaşanacak iki ekstra yıl önerilse, hangimiz mutlu olmazdık!

Amerikalı rahibeler ve emekli rahipler arasında yapılan geniş bir çalışmada görülmüştür ki, çeşitli bilişsel aktivitelerle ilgilenenlerde (bulmaca çözmenin yanı sıra gazete okumak, müzeleri ziyaret etmek gibi aktiviteler) bu tür faaliyetleri nadiren gerçekleştirenlere oranla alzheimer olma olasılığı %47 daha az oranda saptanmış.

Hastalıklar konusunda muhtemelen birçok faktör etkilidir. Örneğin, neden ve sonucu ters de çevirebiliriz. Yani "bu insanlar kare bulmacayı tamamlayabiliyor, çünkü demans-bunama hastalığından etkilenmediler." dememiz de mümkündür. Bununla birlikte akademisyenler, bu faktörleri doğrulama üzerinde sıkı çalışmalar yürütüyorlar. Çalışmalardan birine göre, zihinsel ve fiziksel faaliyetlerde bulunan orta yaşlı insanlar, hiç faaliyette bulunmayanlara göre demans hastalığından daha az etkileniyorlar.

Başka bir çalışmaya göre de, kare bulmaca ve diğer bulmaca çeşitleriyle başa çıkan beyin parçaları, bu tür hastalıkların sonuçlarından en az etkilenen kısımlardır. Beyindeki bulmaca çözen kısımları diğerlerinden ayırmak elbette zordur. Alzheimer Araştırma Derneği Yöneticisi Doug Brown, egzersizden yeme içme alışkanlığına, hatta sigara içme durumuna kadar demans-bunama hastalığına ait olasılıkların çok geniş bir yelpazede yer aldığını söylüyor.

Bir başka araştırmaya göre ise, çözülecek yeni problemler bulmanın, sadece bir çeşit zihinsel faaliyete güvenmeye nazaran bunama konusunda beyne daha faydalı olduğu sonucu elde edilmiş. Tabii ki sadece bu aktivitelerin hastalığa deva olduğunu düşünmek yanlış olur.
Bu nedenle zevk alıyorsak, bulmaca çözme alışkanlığımızı sürdürmeliyiz, faydası zaten bir şekilde ortaya çıkacaktır.

Beynimiz yeni aktivitelerden hoşlanıyor

Diğer bir araştırma da şöyle diyor:
Beyin, ister video oyunu olsun, isterse yeni bir dil öğrenme olsun, yeni aktiviteler tarafından uyarılır. Bu da sosyal olarak daha meşgul olan insanların, bunama hastalığından korunma konusunda, neden diğer insanlara nazaran daha şanslı olduklarını anlamamıza yardımcı olabilir. Çünkü onların beyni çok daha fazla meşgul!

Diğer bir çalışmada ise yaşlı insanların yeni olaylardaki faaliyetleri veya yeni aktiviteleri ile  bilişsel yetenekleri arasında bir bağlantı bulunmuş. Ne kadar çok yeni aktivite ile ilgileniyorlarsa, bilişsel yetenekleri de o kadar çok artıyormuş.  Hatta yeni olaylar, yaşamı da uzatıyormuş. Her ne kadar “fazla merak göz çıkarır” gibi atasözlerimiz olsa da, uzun yaşamayla meraklı olmanın  ilgisi olduğu da ortaya çıkmış.


Bir diğer araştırma da şöyle: Beyni yeni yöntemlerle uyarmak, “bilişsel rezerv” inşa etmeye yardım ediyor. Bu, aynı bilgisayarımıza hatırlatıcı notlar alarak verileri yedeklememiz gibi bir şey. Bu yöntem sayesinde beyin, alzheimer veya bunamaya neden olan faktörlere karşı kendini koruyabiliyormuş. Elbette ki bulmaca çözmek, insanları yaşlılık etkilerinden koruyan tek faktör değil. Bilgisayar oyunu gibi insanı günün stresinden uzaklaştıran bütün aktivite çeşitleri beyni uyarmaya yardımcı oluyor.

‘Eski moda’  olarak  nitelendirilen bulmacalar ve bilgisayar oyunları

“Eski moda” tabir edilen bulmacalar, daha ‘soft’ eğlencelerdir. Çünkü çoğu bilgisayar oyununda “yüksek alarm” durumu söz konusudur. Örneğin bilgisayar oyunlarında oyuncu ya kana susamış zombilerle savaşmak veya üç tip şekeri, verilen sürede eşleştirmek zorundadır. Çoğunlukla bu tarz oyunlar silah sesleri, çığlıklar ya da acil durum müzikleri ile tamamlanırlar. Eğer oyuncunun dikkati dağılırsa yenilgi kaçınılmazdır.

Buna karşılık, bir kare bulmaca veya sudoku veya puzzle’ı çözmeye çalışırken, dilerseniz elinize bir bardak şarap alabilirsiniz ve dinlediğiniz sakinleştirici klasik müzik, sizin konsantrasyonunuzu bozmadığı gibi, aksine bulmacadan daha da keyif almanızı sağlayabilir. Eğer zihniniz bulmaca çözmeyi ertelemek istiyorsa, bunu rahatlıkla yapabilirsiniz. Mesela başladığınız puzzle’a yaz tatilinde devam edebilirsiniz, ya da kare bulmacanıza üç gün sonra kaldığınız yerden devam edebilirsiniz. Zira bulmaca bekleyebilir.

Nitekim, büyük bir puzzle’ı birleştirmek günlerinizi, hatta aylarınızı alabilir. Hatta işin başlarında sadece birkaç parçayı eşleştirmek için yarım saat uğraşmanız da gerekebilir. Her ekstra parçayı yerleştirmek, küçük bir zaferi temsil eder. Küçük bir başarı, nihai başarının ve memnuniyetin habercisidir.

Bulmaca çözmedeki sessiz tatmin ve puzzle endüstrisi örneği

Bir bulmacayı, sudokunu veya puzzle’ı tamamlama yeteneğini, birçok bilgisayar oyunundan  veya hayatın kendisinden ayıran başka  bir özellik ise, her günün beraberinde yeni bir görev getirmesidir. Birisi dünyanın sorunlarını çözemezken veya baskıcı yöneticisinin taleplerini karşılamak durumundayken, bir diğeri ise günlük bulmacayı çözebilir. (neredeyse her zaman ustalaşmak için başka bir seviye vardır)

Life, 24.000 parça puzzle

İşte bu sessiz tatmin oluş, 1883 yılında bir aile şirketi olarak kurulan Alman  Ravensburger’in,  günümüzde bir senede 1000’den fazla farklı kalıpta 19 milyon adet puzzle satıyor olmasını açıklayabilir belki. Ravensburger’in İngiltere bölüm müdürü Tim Hall, puzzle pazarının giderek büyüdüğünü ve iki bölüme ayrıştığını söylüyor:

“ 2-6 yaş için başlangıç puzzle’ları ve yetişkinler için çok daha karmaşık puzzle’lar…”

Sudokundan farklı olarak puzzle birleştirmek, başkalarıyla ortaklaşa bir egzersiz de olabilir, aileler bir puzzle üzerinde birlikte çalışabilirler.

Puzzle dünyası da teknolojik gelişmelerden payını alıyor!

Her ne kadar puzzle işi eskimeyen, evladiyelik bir iş olarak görünse de, teknolojik gelişmelerden o da payını almış. Mesela son yılların gözde trendlerinden biri, 3-D puzzle’lar. Eiffel kulesi gibi ünlü binalardan birinin veya Tank Engine’deki Thomas gibi markalı karakterlerden birinin 3 boyutlu puzzle’ını tamamlayabilirsiniz.  

Son zamanlardaki puzzle üretim tekniklerinde, iki parçanın birbirine benzememesi için elde kesilmiş kalıplar kullanılıyor. (Herhangi bir zorlama gerektirmeden sadece “doğru” parçaların birbirine uymasından emin olmak için.) Kaliteli puzzle’larda daha kalın karton kullanılıyor; böylece parçalar kopmuyor, çatlamıyor ve tamamlandığında pürüzsüz bir yüzey elde ediliyor.

Beynin  farklı parçalarına istinaden görsel-uzamsal beceriler gerektirdiğinden, puzzle birleştirmek, zihin eğitimi  konusunda faydalı bir bulmaca çeşidi olarak karşımıza çıkıyor.

Yani sözün özü şudur ki,  ancak bilenler bilir; bulmaca çözme keyfinin tarifi pek de yoktur…

*(Sudoku, oyunculardan verilen sayıları satır ve sütunlara yerleştirmesini isteyen bir mantık bulmacasıdır.)

KAYNAK:  http://www.economist.com/blogs/buttonwood/2014/12/brain-training