28 Ağustos 2014 Perşembe

Mutluluğun Resmi'ni Dianne Dengel mi Yoksa Abidin Dino mu yaptı?

Bazıları “Mutluluğun Resmi” diyor, bazıları “Happiness” diyor, bazıları da “Home Sweet Home”  olarak adlandırıyor. Siz hangi ismi beğendiyseniz onu seçin fark etmez, sadece şunu bilin yeter:

Bu resim, Abidin Dino’ya ait değil!


happiness
Home Sweet Home

Hikaye kısaca şöyle:

Ünlü şair Nazım “Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?”  dizesiyle başlayan ünlü şiirini Moskova’da sürgündeyken yazar. Belki mutluluğun resminin tuvallere sığmayacağını düşündüğü için, belki bu kavramı tek bir kareye sıkıştırıp kalmak istemediği için, nedenini bilemeyiz elbet ama  Abidin Dino  cevap olarak  mutluluğu sözcüklerle anlatma yolunu seçer:

“…Mavi gözlerinde yanıp tutuşan hasretle kucaklayabilseydim seninle, bir daha. Davullar çalsa, zurnalar söyleseydi Bağrımıza bassaydık seni Nazım, Yapardım mutluluğun resmin…” 

Der, hatta şiirinin sonu da şöyle biter:

“…İşte o zaman Nazım, Yapardım mutluluğun resmini Buna da ne tuval yeterdi; ne boya... “

Hikaye budur özetle, ama ne yazık ki internetin azizliği tam da burada devreye girer. “Abidin Dino Mutluluğun resmi” diye arama yaptığınızda maalesef bir çok sitede Dianne Dengel’in resmiyle karşılaşırsınız, oysa bu sonuç,  sadece internetteki bilgi kirliliğine verilebilecek güzel bir örnektir…

Hikayenin doğrusunu özetlediğimize göre bu güzel resme ve yaratıcısı Dianne Dengel’e geri dönelim isterseniz. 

Sevginin en büyük mutluluk kaynağı olduğunu betimleyen ve görenlerin içini ısıtan bu tablonun yaratıcısını anlatmak istiyoruz  kısaca sizlere.  Çatısı aktığı için yatağın üzerinin yağmur sularından şemsiye ile korunduğu ve gazete kağıdından perdesi olan bir odada, ayağı koptuğu için bir tahta parçasıyla dengelenen karyolada, altı çocuk, bir köpek ve bir kedinin aynı yatakta, aynı yamalı yorganın altında sevgiyle ve gülümseyerek uyuduğu bu sevimli tablo, nasıl bir yürekten süzülerek resmedilmiştir?

Her ne olursa olsun yaşamanın ne kadar güzel olduğunu hissettiren, gülümsemenin insanları nasıl güzel kıldığını gösteren, göstermekle kalmayıp duyumsatan bu güzel yürek kimdir? Nasıl bir öyküsü vardır?

Hikayenin kalanını okuduğunuzda, hem azmine hayran olacak, hem de Dianne’yi daha çok seveceksiniz.

Çayınızı tazeleyin, anlatacaklarımız daha yeni başlıyor.

Dianne, 1939 yılında Amerika’nın New York eyaletine bağlı Rochester’de doğmuş, şehrin Chili adındaki kenar mahallesinde babasının ahşap artıklarından yaptığı gecekondu diyebileceğimiz evde geçirmiştir bütün hayatını. Duyunca her ne kadar inanamasak da Dianne’nin annesi Mildred, yaşadıkları ortamla tezat oluşturan bir bilinçle kızının  resim yeteneğini, O daha 3 yaşındayken, yani çok erken keşfetmiş ve bu konuda O’na  hep destek olmuştur. Mildred’e hayran olmamak elde değil, düşünsenize çalıştığı mağazadan gömlek kartonlarını eve getirip kızının bu kartonlara resim yapmasını sağlarmış! Daha küçücük bir çocukken Dianne, bu kartonlara resimler yapmasaydı, biz muhtemelen O’nun pozitif duygular taşıyan güzel çalışmalarını göremeyecektik! Hayat  hikayesinin sadece bu kısmı bile sizce de yeterince örnek alınası değil mi?

Ailesi fakir olduğu için, Dianne’ye boya, fırça ve tuval alacak paraları yokmuş doğal olarak. Resim konusunda ilerledikçe yağlı boya tüpleri için para biriktiriyormuş bir şekilde ama fırça almaya parası yine de yetmiyormuş. Dianne pes etmemiş, zaman içinde sanat dünyasında ayırt edici özelliği haline gelecek olan bir tarz geliştirmiş bu yoksunluk içinde. Evet, parmaklarıyla boyayı sürüyor, bir parça kağıt yardımıyla da boyayı yayıyormuş!

 İşte size ikinci hayat dersi..  Azmin yoksunlukla mücadelesinden çıkan yaratıcılık örneği!

Dianne, 1940’ların dergi kapaklarından sanatsal olarak etkilenmiş, yaşamında manzaralardan çok insan etkileşimleri ilgisini çekmiş hep. Bu yüzden “insan ressamı” da diyebiliriz kendisine.

Henüz 18 yaşındayken teklif edilen  üniversite bursunu reddetmiş ve tanesi 1.5 $’dan  renkli kalemlerle portre çizmeyi tercih etmiş. O zamanlar kiraların 40 $ civarında olduğu düşünülürse bu paranın O’nun için ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlayabiliriz.

Çalışmaya öyle bir vermiş ki kendini, ne evlenmeye ne de aile kurmaya vakit ayıramamış. Sanatsal mutlulukların peşine düşmüş diyebiliriz.  Sürekli seyahat halindeymiş. Yollardayken iş alıyor ve çalışmalarını da her seferinde değişik şehirlerde sergiliyormuş.

Çeşitli şehirlerde kendisini hayretle izleyen seyircilere yeteneğini sergilerken annesi hep kendisine eşlik etmiş. O zamanları anımsarken internet sitesinde şöyle söylüyor:

“Bu gösteriler her zaman çok güzel olmuyordu, bazen annem ve ben eve aç gidiyorduk.”

Böyle durumlarda annesi O’na üzülmemesi gerektiğini söyler ve “Asla vaz geçme!” dermiş. Annesi Mildred, Dianne’nin yarattığı “bebekleri” çok sever ve alıcısı çıktığında her birini öperek onlarla vedalaşırmış.

1984 yılında Dianne 45 yaşındayken şöhret olma yolunda önemli bir fırsat çıkmış karşısına. 1968’den 2001 yılına kadar PBS televizyonunda “Mr. Rogers Neighborhood” adında çok sevilen bir tv şovunun yapımcısı olan Mr. Roger, babasının eşyalarının önünden geçerken tesadüfen Dianne’nin çizdiği portreyi görmüş. Fred bu portreyi çok beğenmiş ve Dianne’lerin yaşadığı semte bir yetenek avcısı göndermiş, O'nun aracılığı ile Dianne’den kendi portresini yapmasını istemiş. Dianne kendisine yapılan bu teklifi kabul ettiğinde en çok sevinenlerden biri de evlerine gelen yetenek avcısıymış, çünkü çok etkilenmiş gördüklerinden. Derken derken televizyon ekibi Dianne’nin küçük evine gelmiş, iki gün boyunca çekim yapmışlar. Bu arada Dianne de portrenin yarısını tamamlamış ve Mr. Roger bir başka portre daha istemiş.

Roger’in Dianne hakkında çektiği iki bölümlük şov, PBS televizyonunda yıllarca gösterilmiş, hala da zaman zaman gösterilmeye devam ediyormuş. İşte bu sayede ünlü olmuş Dianne, neredeyse masal gibi bir hikayesi var.

Dianne, sanat hayatı boyunca sadece resim yapmamış. Kumaştan bebekler yapıp boyamış, çalışmalarını çeşitli gösterilerde sergilemiş, Sun’s Out Inc. adındaki şirket tarafından bazı resimleri puzzle’a dönüştürülmüş. “Home Sweet Home” diye adlandırdığı, anlattığımız bu ünlü resminin puzzle’ınınTürkiye’de çok satıldığını kendi web sitesinde de özellikle belirtmişler. Nazım’ın şiirinin bu başarıda katkısı büyük olmuştur mutlaka. Düşünsenize; farklı kıtalarda yaratılmış bir şiir ve bir resim, puzzle’da buluşarak nasıl bir tesadüfle bütünleşip bizlerin yüreklerine dokunabiliyor! Sanatın gücüne sırf bu nedenle bile saygı duymalı herkes…

Dianne’nin çizdiği resimlerdeki insanlar hep basit ve huzurlu görünürler. Dianne de diğer sanatçılar gibi hem sanat hayatında hem de özel hayatında inişler çıkışlar yaşamıştır mutlaka. Ama O’nu diğer insanlardan ayıran belirgin özellik, hayattaki küçük nimetlere hep şükran duymasıdır. O’nu değerli kılan diğer özelliği ise sanata olan tutkusudur.

15 Mayıs 2012’de aramızdan ayrılsa da, eserleriyle daha uzun yıllar yüzümüzü güldürmeye devam edecektir Dianne.

Not: Dianne'nin güzel resimlerinden üretilen puzzle'lara buradan bakabilirsiniz.

KAYNAK:  http://www.diannedengel.com/dianne_dengel_about.html



21 Ağustos 2014 Perşembe

Kaplumbağa Terbiyecisi tablosu ve puzzle'ı

Puzzle birleştirme hobisi farkında olmadan sanat merakımızı ve bilgimizi de geliştiriyor. Nasıl mı? Puzzle’nı birleştirdiğimiz görsellerin hikâyelerini merak ediyoruz. Çoğunlukla seçtiğimiz görsel ile ilgili yazılanları kısaca okumaya çalışıyoruz. En azından puzzle’ını birleştirdiğimiz tablo kimin eseriymiş, tabloda  ne anlatılıyormuş gibi özet  bilgiler alıyoruz. Her yeni tablo ile ilgili öğrendiklerimiz  ise  ufkumuzu genişletiyor. Özellikle söz konusu puzzle müze koleksiyonlarından olunca.

Bu anlamda Puzzle Galeri olarak biz de blogumuz aracılığıyla üzerimize düşen bilgilendirme görevlerini elimizden geldiğince yerine getirmeye çalışıyoruz. Bugün de en ilgi çeken puzzle görsellerinden Kaplumbağa Terbiyecisi’nden kısaca söz edeceğiz.

Malumunuz bu tablo, Osman Hamdi Bey tarafından yaratılmış bir eserdir. Tablonun bu kadar ünlü olacağını hissettiğinden midir bilemeyiz ama Osman Hamdi Bey bu tablodan iki tane yapmış. İlki 1906 yılında, ikincisi ise bir yıl sonra 1907 yılında tamamlanmış. Bu iki resmin ana temaları aynı fakat detaylarda farklılıklar var. Resimler arasındaki farkları burada sıralamak istemiyoruz, buyurun iki resmin arasındaki farkları sizler bulun, biraz eğlence olsun diyelim ve  anlatmaya devam edelim:




Bu resimde anlatılmak istenen nedir?

Böyle bir soru ile karşılaşınca sakın kendinizi sınavda gibi hissetmeyin. Sadece dediğimiz gibi biraz beyin jimnastiği yapalım, biraz da resmin nasıl yorumlandığını öğrenelim, yani hoşça vakit geçirelim; amacımız sadece bu...
Özetle  söylemek gerekirse, sanatçımız 1842-1910 yılları  arasında yaşamış, 12 yıl Paris’te kalıp hukuk eğitimi almış, resim konusunda o yıllarda kendini geliştirmiş, arkeolog, ressam, müzeci, hatta Kadıköy’ün ilk şehremini ( belediye başkanı)dir. Yani karşımızdaki sanatçının sadece ressam değil, aynı zamanda entelektüel bir kişilik olduğunun altını çizmekte yarar var. (Osman Hamdi Bey hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız, buradaki detaylı yazımızı okuyabilirsiniz.)

Şimdi gelelim resmin yorumlarına:
Baktığımızda ne görüyoruz? Sakallı bir adam, gösterişsiz ve hatta bakımsız bir odada elinde ney olduğu halde ayakta duruyor. Kırmızı uzun bir giysi giymiş, yerde de yaprakları yemekle meşgul olan kaplumbağalar var.

Şimdi bundan ne anlamalıyız?

Bazı yorumcular, Paris’ten döndükten sonra Osmanlı’nın üst düzey bir çok memuriyet görevlerini üstlenen sanatçının burada  kendisini resmettiğini söylüyorlar. Onlara göre bu resimde sanatçı, emrindeki astlarını eğitmeye çalışan aydın kişinin işinin ne kadar zor olduğunu anlatmak istemiştir.

 “Neden kedi ya da civciv ya da herhangi bir hayvan değil de kaplumbağa imgesini kullanmış?” sorusuna ise şöyle bir açıklama yapıyorlar:

 Lale Devri’nde akşam eğlenceleri sırasında kaplumbağaların sırtına mumlar dikilir, hayvancağızların öylece gezmelerine izin verilirmiş, böylece estetik bir görüntü çıkarmış ortaya. İnanması güç geliyor ama bu kaplumbağalar, Kapıkulu Askerleri sınıfına dahilmiş ve devletin kadrolu personeli gibi bakılıp korunurlarmış.  Diyorlar ki Osman Hamdi Bey, tabloyu yaparken  bu ritüelden esinlenmiş. Belki de kaplumbağaların yavaşlıkları ve etraflarını az aydınlatmalarını devletin hantallığına benzetmiş olabilir veya  eğitimin zorluğunu da kastetmiş olabilir. Ne düşündüğünü bilemeyiz elbette.

Başka bir yorum da şöyle:
Sabır gerektiren kaplumbağa eğitimi için resimdeki kırmızılı adam, ney ve nakkare kullanmayı düşünmektedir. Resimdeki kırmızılı adamın Osman Hamdi Bey’in kendisi olduğunu söyleyen yorumcular, toplumun eğitilmesi ve dönüştürülmesi için sanatın gerekliliğine vurgu yapıldığını söylerler. Hatta bu nedenle Osman Hamdi Bey’in sanat okulu ve müze açtığının da altını çizerler. Bu yorumcular, kaplumbağa imgesi için sanatçının Charles Baudelaire’nin Modern Hayat Ressamı kitabında bahsi geçen,-kendisinin de tanık olduğu- Paris sokaklarında dolaşan kaplumbağalardan esinlendiğini iddia ederler. Üç padişah görmüş Osman Hamdi Bey’in,  toplumu sanatla eğitmek gerektiğine vurgu yaptığını belirtirler.

Hatta bazı yorumcular, adamın neyi üflemeyip arkasında tutmasını ise dervişin bile sabrının sınırı olduğunu ve sanatçının kaplumbağalarla betimlediği halkı eğitme işinden vaz geçtiğini anlattığını söylerler.

Tour du Monde isimli Fransızca derginin 1869 tarihli sayısında çıkan, soldaki resmini gördüğünüz gravürden etkilenerek sanatçının bu tabloyu oluşturduğunu söyleyenler de var. Hatta dergide bu resim, “Charmeur de tortues” yani Kaplumbağa Terbiyecisi adıyla basılmış. Bu yorumcular, kanıt olarak sanatçının 1869’da babasına yazdığı mektupta “yolladığınız Tour du Monde dergisini okudum.” cümlesini gösterirler. Gerçi dergi 1869 da basılmış, resim ise 1906 yılında çizilmiş, arada 37 yıl gibi çok uzun bir zaman dilimi var... Biz sadece sanat tarihçilerinin söylediklerini sizlere aktarıyoruz.

Kim nasıl yorum yaparsa yapsın, bir figür ve tarz ustası olan Osman Hamdi Bey’in bu tabloyu yaparken neler düşündüğünü tam olarak kimse bilemez elbette.  Ama şu da bir gerçek ki, tabloya baktığımızda üzerinde düşünülerek yapılmış  olduğu direkt gözümüze çarpıyor. Özel bir mekan seçimi, özel renk tonları kullanımı, özel ışık oyunları ile karşılaşıyoruz ve bu durumdan etkilenmemek gerçekten de mümkün değil.

Son olarak resmin teknik anlamda yorumlarını özetleyelim. Eseri olağanüstü bulan yorumcular, sadece pencereden içeriye gelen ışığa ve bu ışığın kaplumbağaların üzerine dikkatleri yoğunlaştırmadaki başarısına vurgu yapıyorlar.

Sayısız kopyası olan bu şahane eserin mağazamızda  bulunan 1000-1500-2000 parçalık puzzle formlarına ve 570 parçalık puzzle saate buradaki linkten ulaşabilirsiniz.

Keyifli puzzle’lamalar..


19 Ağustos 2014 Salı

120.000 parçalı mermerden puzzle!

Puzzle dünyasında neler olup bitiyor diye internette araştırma yaparken çok ilginç bir habere denk geldik, sizinle paylaşmadan da edemedik.

Puzzle Restorasyonu” desek, size ne çağrıştırır? Evet tahmin ettiğiniz üzere tarihi eserlerin günümüze kalan parçalarının bir puzzle  gibi birleştirilerek restore edilmesini anlatıyor bu terim. 

Şu anda Türkiye’nin en büyük arkeoloji projesinin yürütüldüğü Efes Antik Kenti içindeki Yamaç Evler’de, 6 kişilik bir ekiple dört yıldır devam eden bir puzzle restorasyon çalışması olduğunu belki bilmiyordunuz veya ilginizi çekmemişti. Bir puzzlesever olarak  haberin devamını okuduğunuzda muhtemelen şaşıracak ve de hayran olacaksınız; ki  ilk okuduğumuzda biz de aynı duyguları hissettik.

 Şöyle ki; tam 120.000 mermer parçasından oluşan bir arkeolojik puzzle restorasyonu bu! 2010 yılından bu yana devam eden  4 yıllık çalışma sonucunda henüz 50.000 parçanın yerleri bulunmuş!


Fotoğraflar nediyor.com sitesinden alıntıdır.

Bu çok özel arkeolojik çalışmaya liderlik eden restoratör Sinan İlhan’ın yaptığı açıklamaya göre projenin detayları şöyle:

Roma Dönemi’nde Efes’in en zenginleri oturuyormuş Yamaç Evler’de. 4 bin metrekarelik bir alanda 7 tane villaymış bu evler. Elliye yakın farklı mermer ocağından getirtilen mermerler kullanılmış dekorasyonda; tavanlarda ise altın varaklı süslemeler varmış. Yani günümüz için bile yeterince lüks detaylar barındırıyor Yamaç Evler.  Bu 120.000 parça mermerin ise evlerin en güzellerinden birinin  salonuna ait olduğu düşünülüyor.

Restorasyon ekibi,  dört yıldır tıpkı puzzle birleştirir gibi mermer parçalarını masaların üzerine yaymışlar  ve her parçayı doğru yerine koymaya uğraşıyorlar. Normal puzzle’da elinizdeki görsele bakarak parçaları birleştirirsiniz. Yamaç Evleri  puzzle restorasyonunda ise maalesef böyle bir kolaylık yok. Ekip, tamamen sürpriz bir resmi birleştirmeye çalışıyor, olayın heyecanı da burada aslında.

Önceleri parçaları birleştirmek için bilgisayar programı kullanmışlar. Önce parçanın 3 boyutlu taramasını yapıyor, sonra da bilgisayarda eşleştirme yapıyorlarmış. Ancak bu işlem hem çok yavaş hem de çok maliyetli olduğu için yine başa dönmüşler, yani puzzle birleştiren sıradan insanlar gibi çalışıyorlar, aynı bizim puzzle hobimiz gibi!


Fotoğraflar nediyor.com sitesinden alıntıdır.



 Efes’e gidip de Yamaç Evler’i  ziyaret eden turistler, hele ki puzzle birleştirmeye merakları da varsa, masalar üzerinde yayılmış 120.000 parçayı birleştirmeye uğraşan ekibe hayran oluyorlarmış. Ekip lideri, bu işin şu anda dünyanın en büyük puzzle restorasyonu olduğunun da altını çizmiş.


Fotoğraflar nediyor.com sitesinden alıntıdır.
Ekip liderinin röportajında şöyle de bir ayrıntı var. Puzzle meraklıları, özellikle de Asyalı turistler ekibe katılmayı teklif ediyorlarmış. Yine ekipteki Serkan Ergen ise proje öncesinde birkaç kez puzzle birleştirdiğini ama 4 yıllık deneyimden sonra artık puzzle konusunda uzmanlaştığını söylemiş. Bütün ekip olarak günde ortalama 50 parçanın yerini bulduklarını, bazen bu sayının 200’e bile çıkabildiğini de ilave  etmiş.

120.000 parçalık bu puzzle tamamlandığında tarihte bir sayfa daha aydınlanmış olacak...

Bir puzzlesever olarak böyle müthiş bir projede yer almayı kim istemez ki!


Fotoğraflar nediyor.com sitesinden alıntıdır

KAYNAKLAR:
·         http://www.sabah.com.tr/kultur_sanat/2014/08/07/120-bin-parcalik-puzzle-tarihe-isik-tutacak
·          


·        http://nediyor.com/galeri/120-bin-parcalik-puzzle-tarihe-isik-tutacak/2/#foto

13 Ağustos 2014 Çarşamba

Puzzle Galeri'de Hediye Çekilişi Var!

Puzzle Galeri Blog’da “İlk Merhaba” yazımızı  büyük bir heyecanla 22 Nisan’da yayınlanmıştık.  Neredeyse dört ay olmuş blog tutmaya başlayalı. Günler nasıl da çabuk geçiyor! İlk yazımızda söz verdiğimiz üzere güzel bir çekiliş yapmanın artık zamanı geldi diye düşündük, sizleri fazla da bekletmek istemedik.

Yapacağımız bu ilk çekilişimizde bir takipçimiz  bizden iki güzel hediye kazanacak.

İŞTE HEDİYELERİMİZ:


  • 1-  Vase Avec Iris, Van Gogh ( 1000 parça puzzle)

Ünlü ressam Vincent Van Gogh’un 1890 yılında tamamladığı ve orijinali Van Gogh Müzesi’nde sergilenen bu ünlü tablosunun Ricordi marka 1000 parçalık puzzle’ını bir şanslı takipçimize hediye ediyoruz. Puzzle tamamlandığında ortaya çıkacak olan  50*70 cm. boyutlarındaki tablo, evinize güzellik katacaktır, baktıkça bizi hatırlarsınız.
  • 2-   PUZZLE Koruyucu:

Bitmiş puzzle’ınızı önden veya arkadan yapıştırdığınızda hem koruyan, hem de cama ihtiyaç duymadan çerçeveletmenizi sağlayan puzzle koruyucu da aynı şanslı takipçimize  ikinci hediyemiz olacak. Puzzle koruyucu hakkında detaylı bilgi almak için buradaki yazımıza bakabilirsiniz. 

ÇEKİLİŞE NASIL KATILACAKSINIZ?
      
Çekilişe katılmak için yapmanız gerekenler basit.


         **  Blogda sağ yanda gördüğünüz “Bu siteye katılın”  ikonu aracılığı ile blogumuzu takibe almanız.

    **  Blogu takibe aldığınız ismi ve geçerli mail adresinizi bu yazının altına yorum olarak bırakmanız. Yazının altında "1yorum" yazan yere tıklayınca kolaylıkla yorum bırakabilirsiniz..


Bu güzel hediyeleri kazanmak için bu iki şartı yerine getirdiğinizde 1 hakla çekilişe katılırsınız, bir başka deyişle elinizde bir çekiliş bileti olur. Ama şansınızı artırmak isterseniz, ( daha fazla milli piyango bileti almak gibi düşünün) aşağıdaki  ilave şartları da yerine getirmenizi rica ediyoruz.

Şöyle ki:
                                           
EK HAKLAR:
·        Facebook, Twitter, Google+, Pinterest’te takipçimiz olmanız ve takip ettiğiniz ismi yorumda belirtmeniz size her bir platform için +1 çekiliş hakkı sağlar.

·        Bu yazının linkini kopyalayarak yarışmayı  Facebook, Twitter, Google+ Instagram, Pinterest gibi sosyal ağlarda #PuzzleGalerideÇekiliş etiketi ile duyurursanız her bir duyuru için +1 çekiliş hakkı elde edersiniz. Yalnız çekiliş duyurunuzun linkini bu yazının altında yorum olarak bırakmalısınız ki biz de rahatça kontrol edebilelim ve haksızlık olmasın.

·        Kendi blogunuzda resimli ve linkli paylaşımlarınız size +3 hak daha kazandırır.


Adil olması açısından wmaraci.com/cekilis-araci ile yapacağımız  ve resimlerini / videosunu yayınlayacağımız çekilişimize katılım için son gün 31 Ağustos’dur. Çekiliş sonucunu hem blogda, hem de diğer sosyal medya hesaplarımızda 5 Eylül Cuma günü ilan edeceğiz. 

Not: Çekilişimiz sadece ülke sınırları için geçerlidir. 

Herkese bol şans..



11 Ağustos 2014 Pazartesi

En güzel hediye: “Kişiye özel puzzle” yani “foto puzzle”

Hediye seçmeyi hem çok önemsiyor, hem de seçim yaparken zorlanıyorsanız, size bir tavsiyemiz olacak. Sevdiğiniz kişilere  en özel zamanlarınızı ölümsüzleştiren bir fotoğrafı puzzle formunda hediye etmeyi düşünmüş müydünüz? İster adına “kişiye özel puzle” deyin, isterseniz “kişisel puzzle” deyin veya “foto puzzle” deyin, -çok müşkülpesent olmadığı sürece- emin olun sevdiğiniz kişi  bu kendine özel hediyeden çok hoşlanacaktır.  
Daha önce denemediyseniz ve foto puzzle düşüncesi sizi heyecanlandırdıysa, aklınıza takılacak olan muhtemel soruları da yanıtlayalım o halde.
size özel puzzle örneği

Her fotoğraftan  foto puzzle olur mu?
Maalesef bu mümkün değil.  Seçeceğiniz fotoğraf, yüksek çözünürlüklü olmalıdır. 700 Kb altındaki fotoğrafları bu nedenle kabul edemiyoruz. Cep telefonu ile çekilen, internetten, Facebook’tan kopyaladığınız fotoğraflar da ne yazık ki puzzle olmaya uygun değildir.
Seçeceğiniz fotoğrafta telif hakkı sorun mudur?
Evet sorundur. Bu nedenle kendinize ait olan fotoğraflar için puzzle talebi yapmanızı rica ediyoruz. Eğer fotoğrafı bir yerlerden kopyalamışsanız, ileride doğabilecek telif haklarından sorumlu olacağınızı hatırlatmak isteriz. Siz en iyisi kendinizi bu anlamda hiç riske atmadan, kendinize ait veya  sahibinden izin aldığınız bir fotoğrafı seçin.
Kişiye özel foto puzzle’lar kaç parçalıdır?
99 parça - 500 parça – 1000 parça – 2000 parça şeklinde 4 kategoriden dilediğinizi seçebilirsiniz. Parça sayısı değiştikçe baskı kalitesinde hiçbir değişiklik olmayacaktır, içiniz rahat olsun.
Parça sayısına göre puzzle boyutları değişiyor mu?
Evet değişiyor:
99 parça:      A4 boyutudur yani 21* 29,7 cm.
500 parça:    48*34 cm.’ dir
1000 parça:  48*68 cm.’dir.
2000 parça:   68*98 cm’dir.
Puzzle’lar parçalar halinde mi yoksa yapılı mı teslim ediliyor?
99 parça olan en küçük boyutu yapılı halde teslim ediyoruz. Diğer boyutlar ise normalde  özel kutusunda parçalar halinde teslim ediliyor. Eğer puzzle’ınızın yapılı teslim edilmesini istiyorsanız, bunu sipariş verirken belirtmelisiniz. Arzu ederseniz hediye paketi de yapıyoruz sizin için..
Sipariş nasıl veriliyor?
Burayı tıklayarak  göreceğiniz kişisel puzzle  istek formunu doldurup resminizi yükleyerek bize gönderdiğinizde, size en kısa zamanda olumlu ya da olumsuz geri dönüş yapıyoruz. Resminiz teknik olarak uygunsa siparişinizi telefonla tamamlıyoruz.
Alternatif şablonlar var mı?
Burayı tıklayarak göreceğiniz sevgililer günü şablonlarımızdan birini seçerek puzzle’ınıza ekstra romantizm katabilirsiniz elbette..
Teslimat süresi nedir?
Size  özel bir üretim yapılacağı için teslimat süresi sipariş onayından sonra 7 iş günüdür. Doğum günü, sevgililer günü, anneler günü  gibi özel  günler için kişiye özel puzzle  hediye etmeyi düşünüyorsanız, üretim süresini yani 7 günü hesaba katmayı unutmayın diyelim. Küçük bir hatırlatma daha yapalım; foto puzzle siparişlerinizde kapıda ödeme seçeneği maalesef bulunmamaktadır.

Umarız  foto puzzle konusunda yeterince aydınlatıcı bir yazı olmuştur sizin için. Aklınızda soru kaldıysa, info@puzzlegaleri.com  adresinden bize ulaşmakta lütfen tereddüt etmeyiniz..

Keyifli puzzle’lamalar..

7 Ağustos 2014 Perşembe

Van Gogh’un Kulağı


Autoportrait, Van Gogh
Vincent Van Gogh, ressam olmanın çok ötesine geçmiş bir kişiliktir. Zira “Eziyet çeken sanatçı” deyince bir çok kişinin  aklına  O’nun imgesi gelir. Resimleri sayesinde şöhrete kavuşmuştur şüphesiz, ama hayat hikayesi O’nu bir ressam olmanın ötesinde bir efsaneye dönüştürmüştür.

Ne zaman Van Gogh gündeme gelse, resimleri dışında O’nun kulağı, daha doğrusu –kulağının eksikliği-  mutlaka söz konusu olur. Bu yazımızda size bu hikayenin detaylarını anlatmak istiyoruz.

Her ne kadar değişik yorumlar yapılsa da Van Gogh’un kulağı hikayesi şu şekilde bilinir:

Şubat 1888’de, Vincent, Arles kentine taşınır. Çünkü sanatçılarla bir arada olmak, direkt  gün ışığının daha çok olduğu Güney Fransa’da resim yapmak gibi hayalleri vardır. Arles’in manzarasını sever, ışığını sever ve insanlarını da sever. Bu kentte yapılacak ilk iş bir ev bulmak, sonra da  bir  resim stüdyosu  kurmaktır.

  Lamartine numara 2’de, aylık 15 Frank karşılığında küçük sarı bir ev bulur. Sıra gelmiştir birlikte kalacağı ve resimler yapacağı başka bir ressamı bulmaya. Önceki yıl, yani 1887’de Paul Gauguin Paris’e taşınmış ve orada Vincent ile tanışmıştır. Vincent’in sanat simsarlığı yapan yapan abisi Theo tanıştırmıştır bu iki ressamı. Vincent, Gaugin’e saygı duymaktadır ve Arles’de kendisine eşlik edecek en mükemmel ressamın Gauguin olduğunu düşünür. Theo’nun ikna çabaları sonucunda Gauguin bu öneriyi kabul eder ve 23 Ekim günü sabahın erken saatlerinde Vincent’in sarı evine gelir.

http://www.puzzlegaleri.com/Room-at-Arles-Vincent-Van-Gogh-3000-parca,PR-694552.html
Room at Arles (Sarı Evdeki Oda)


Bu iki ressam, bir kaç hafta iyi anlaşırlar. Birlikte yerler, birlikte içerler ve birlikte resim yaparlar. Küçük sarı evde neredeyse tüm zamanlarını birlikte geçirirler.  Hem Van Gogh, hem de Gauguin, Empresyonizm ile ilgilenir ve aynı objelerin resmini yaparlar. Yan yana çalıştıkları için aynı sahneyi farklı yollardan nasıl çizdiklerini de birbirlerine göstererek kendilerini geliştirme olanağı bulurlar.

Arles, her iki sanatçının da çalışması için verimli bir yerdir ama Gauguin, Empresyonizm ile daha çok ilgilenmek için  oradan uzaklaşmayı tercih eder. Van Gogh ise bir tanesi daha sonra dünyanın en büyük müzesinde  sergilenecek olan  en iyi resimlerini bu evde yapar.


L’Anglois Bridge at Arles (Arles İngiliz Köprüsü) 1888, Tuval üzerine yağlı boya

Mutluluk bazen kısa sürelidir. Nitekim Gauguin de Vincent ile yaşamanın zor olduğunu fark eder. Ayrıca Gauguin, bir çok konuda başarılı olduklarını ve sanata bakış açısındaki görüşlerinin Vincent’inkinden giderek farklılaştığını hisseder. Bu durum, her iki sanatçı için de stres yaratmaktadır. Öyle ki  bazen Vincent Gauguin’e sevgi ve şefkat gösterirken, diğer zamanlarda ise O’ndan nefret etmeye başlar.
Gauguin, ekimin sonlarında geldiği sarı evden aralık ayında ayrılmaya karar verir ve  Vincent’e bir not yazar:

 - Şimdilik kalıyorum, ama her an terk etmeye hazırım!

Bu notu aldıktan sonra biraz zaman geçer ve nihayet aralığın 23’ünde Vincent Gauguin’e ayrılmayı mı planladığını sorar.  Gauguin bu soruya “Evet” diye cevap verince, Vincent mahvolur. Gazeteden, üzerinde “katil havalandı” yazan  bir cümle yırtar ve Gauguin’in eline uzatır. Akşam yemeğinden sonra Gauguin yürüyüş yapmak için  dışarıya çıkar. Ancak sarı evden  çıkınca Vincent’in yaklaşan ayak seslerini duyar. Bakmak için döndüğünde, Vincent’in elinde bir ustura ile kendisine doğru yürüdüğünü görür. Vincent durur, başını aşağıya indirir ve  hızla eve geri döner.

O akşamın geri kalanıyla ilgili fazla detay yoktur, her zaman olduğu gibi Van Gogh, “çılgınlık” anlarından sonra, az önce  yaşanan olaylarla ilgili çok az şey hatırlayarak uyanır. Gauguin, kardeşi Theo ve polisin yaptığı açıklamalardan öğrendiğimize göre,  o gece Gauguin otelde kalırken Vincent eve dönmüştür.

Aynı akşamın ilerleyen saatlerinde, yani saat 22’den sonra  Vincent eline bir ustura alır ve sol kulak memesinin bir kısmını keser. Polis, olay sonrasında eve geldiğinde her yeri kan içinde bulur, her tarafta  kana bulanmış eski püskü giysiler ve yukarı çıkan merdivenler boyunca kanlı el izleri vardır.

Vincent kestiği kulak parçasını alır ve  bir gazete parçasına sarar,  yarasının üzerini  de bir şapka ile kapatarak elinde gazeteye sarılı kulak olduğu halde  evden çıkar. Fransızca’da “maison de tolerance” denilen genelevlerin evine en yakın olanına gider. Evde çalışan ve daha önceden tanıdığı Rachel’i çağırır, kulağı ona vererek "bu nesneyi dikkatle koru” der.
Ertesi gece, Gaugin sarı eve döndüğünde kapının önünde polisleri ve izleyicilerden oluşan kalabalığı görür. Polis, Vincent’i  yatağında kanlar içinde bulduğunda, ilk önce öldüğünü ve hatta muhtemelen  intihar ederek öldüğünü düşünmüştür. Gauguin, Gogh’un ölmediğini fark eder. Polislerin O’nu yavaşça uyandırmalarını ister ve eğer uyandığında Gauguin’i sorarsa, Paris’e  döndüğünü söylemelerini ister. Vincent, arkadaşı Gauguin’i görmek ve O’nunla konuşmak istediğini sürekli söylerken hastaneye kaldırılır. Bu sırada Vincent, hâlâ dostluğunun kurtarılabileceğini  düşünmekte ve  yapacağı yeni resimleri planlamaktadır..

Olaya dışarıdan bakılınca Vincent’in kulağını kesmesi,  gerçekten de çok garip ve sert bir tepki olarak görünüyor. Ama  Vincent Van Gogh’un psikolojisi çok derinlerde sorunludur  ve  zihni O’na delice görünen bağlantılar yaptırmaktadır..


Van Gogh, Yıldızlı Gece

 Vincent’in o anlarda her şeyden çok istediği tek şey, çalışmaktı.  Sanatçıların bir araya geldiği, resim yaptığı, resim hakkında konuştuğu ve birbirlerinden yeni şeyler öğrendiği bir yerdir istediği. Van Gogh, bu fikrinin Gauguin’in gelmesi ile gerçekleştiğini düşünür ve bilir ki O’nu ve her şeyi mahvetmiştir. Gauguin ile iyi geçinemediği için kendini suçlar. Geçmişteki ilişkilerinde olduğu gibi bu sefer de yalnız kalmıştır.

Vincent bir dostunu   ve  hayallerini mahvettiği için cezalandırılmayı hak ettiğini düşünmüş olabilir ve zihni bu anlamda ilgili bağlantıları bulmak için hemen harekete geçmiş olabilir. Dini inanışı, Yahuda İsa’ya ihanet ettikten sonra Romalı bir askerin kulağını kesen Peter’in düşüncelerini O’na hatırlatmış da olabilir. O zamanlarda çok popüler olan bir kitap vardır ve  bu kitaptaki bir karakter, kulağı kesilerek cezalandırılmıştır. Bir ay önce de Karındeşen Jack, bir kadının kulağını kesmiştir.  Vincent’in zihninin nasıl çalıştığını bilemiyoruz elbette, ama böyle bir cezalandırma örneği görmesi ve kendini cezalandırmak için bu yöntemi seçmesi kuvvetle muhtemeldir.

Son olarak şunu da hatırlatalım:

Vincent Van Gogh, kulağını kesmemiştir, sadece kulak memesinin alt kısmını kesmiştir.
Sanatçının eserlerinden oluşan puzzle seçkisine buraya tıklayarak mağazamızdaki Van Gogh kategorisinden ulaşabilirsiniz.


KAYNAK:     http://www.vangoghgallery.com/misc/van-goghs-ear.html
UYARLAMA ÇEVİRİ: www.puzzlegaleri.com


4 Ağustos 2014 Pazartesi

Salvador Dali ile ilgili enteresan gerçekler..

Salvador Dali
Resim sanatı ile ilgilenmeseniz bile Salvador Dali’yi mutlaka duymuşsunuzdur. Ya kaşlarına kadar  uzanan bıyıklı fotoğrafı gözünüze çarpmıştır, ya da hakkında anlatılan bir hikayeye kulak misafiri olmuşsunuzdur.

Sürrealizm deyince akla gelen eserlerinin yanı sıra yaratıcı zekası ile söyledikleriyle de akıllarda kalmıştır bu sıra dışı sanatçı. Biz sizlere bu yazımızda kendisiyle ilgili ilginç detaylardan ve efsaneleşen anekdotlardan keyifli bir derleme yaptık.

Şöyle başlayalım:

Bir gün sempozyuma çağırmışlar Dali’yi.. Tabi bunu duyan bir çok insan dinlemeye gitmiş sanatçıyı. Bir saat geçmiş Dali yok, iki saat geçmiş Dali yok. Üç saat geçmiş Dali yine yok. İzleyiciler yavaş yavaş salonu terk etmeye başlamışlar. Aradan beş saat geçtiğinde salonda sadece 2-3 kişi kalmış -ki onların azmine şapka çıkarmak gerekir- derken Dali içeri girmiş:

“İşte beklemek budur” demiş ve çıkmış gitmiş..

 Yani  sadece sanatı değil, yaşam biçimi de gerçeküstüdür Dali’nin..


Swans ReflectingElefants, Dali (1500parça)

Bilinçaltı resimlerini çizmek için uyumadan önce uzun saatler boyunca boş tuvale baktığı rivayet olunur, bilemeyiz tabii doğru mudur eğri midir..

Bıyıklarını o özgün forma sokabilmek için balmumu ile ovduğunu  da okuduk bir yerlerde..

Bunu bilmek ne işinize yarayacak gerçi ama biz yine de söylemiş olalım: Sanatçıda çok yoğun bir çekirge fobisi vardır, aynı zamanda mikroplardan da çok korkar.

Rüyaları sanat diline tercüme etme yeteneği ile tanınan sanatçı, bu tür yapıtlarına
“hand printed dream photographs” yani “el baskısı rüya fotoğrafları” adını vermiştir. 


La Persistance De LaMemorie,Dali (1500 parça)


Heykeltraştır, film yapımcısıdır, yazardır ve bir çılgındır, ya da insanların O’nun bir çılgın olduğuna inanmalarını ister. Bütün hayatını bir dahi olduğunu kanıtlamaya adamıştır desek abartmış olmayız.

Çocukken sık sık okuldan atılan, paranın nasıl sayıldığını bilmemesi ile ünlenen, ayaklarını birilerinin görmesinden korkan, kötü ruhları kovmak için yanında şans getirdiğine inandığı bir odun parçası taşıyan, toplum içindeyken dikkatleri üzerine çekmek için aşağıya ve yukarıya atlaması muhtemel olan, takma adı Avida Dollars, yani kabaca “dolara istekli” anlamına gelen, ister dahi deyin, isterse  deli deyin ama sanatının yıllar boyunca konuşulduğu ve hep konuşulacağı Salvador Dali’dir O...

Hakkında ne söylesek de mutlaka eksik kalan bir şeyler olacaktır.

Bir deli ile benim aramdaki fark şudur: Deli, aklının başında olduğunu düşünür, bense bir deli olduğumu biliyorum.” demekten çekinmeyen, “Aşırı tatmin olmaktan öleceğimi düşündüğüm günler oluyor.” deyip “uyuşturucu kullanıyor musunuz?” sorusu üzerine
 “Uyuşturucu kullanmıyorum, kendim uyuşturucuyum.” yanıtını veren; “Sigara içmediğim için bıyık bırakmaya karar verdim, daha sağlıklı..” diye  tuhaf bıyıklarını gündeme taşıyan sanatçının gerçek adının Salvador Felipe Jacinto Dalí Domènech Marquis of Pubol olduğunu da hatırlatarak, mesela filleri upuzun bacaklı çizerek dünyayı bize farklı bir bakış açısından gösteren bu sanatçının  yine unutulmayan bir sözü ile yazımızı noktalamak istiyoruz:

“Dahi değilsen bile öyle davran..”


RoseMeditative, Dali (1000 parça)


KAYNAKLAR:
http://www.brainyquote.com/quotes/authors/s/salvador_dali.html

https://www.goodreads.com/author/quotes/165858.Salvador_Dal_

http://www.briansewell.com/artist/d-artist/salvador-dali/facts-on-salvador-dali.html

http://www.spanish-learning-corner.com/salvador-dali-quotes.html