Autoportrait, Van Gogh |
Ne zaman Van Gogh gündeme gelse, resimleri
dışında O’nun kulağı, daha doğrusu –kulağının eksikliği- mutlaka söz konusu olur. Bu yazımızda size bu
hikayenin detaylarını anlatmak istiyoruz.
Her ne kadar değişik yorumlar yapılsa da Van Gogh’un
kulağı hikayesi şu şekilde bilinir:
Şubat 1888’de, Vincent, Arles kentine taşınır.
Çünkü sanatçılarla bir arada olmak, direkt gün ışığının daha çok olduğu Güney Fransa’da
resim yapmak gibi hayalleri vardır. Arles’in manzarasını sever, ışığını sever
ve insanlarını da sever. Bu kentte yapılacak ilk iş bir ev bulmak, sonra da bir resim stüdyosu kurmaktır.
Lamartine numara 2’de, aylık 15 Frank karşılığında küçük sarı bir ev bulur. Sıra gelmiştir birlikte kalacağı ve resimler yapacağı başka bir ressamı bulmaya. Önceki yıl, yani 1887’de Paul Gauguin Paris’e taşınmış ve orada Vincent ile tanışmıştır. Vincent’in sanat simsarlığı yapan yapan abisi Theo tanıştırmıştır bu iki ressamı. Vincent, Gaugin’e saygı duymaktadır ve Arles’de kendisine eşlik edecek en mükemmel ressamın Gauguin olduğunu düşünür. Theo’nun ikna çabaları sonucunda Gauguin bu öneriyi kabul eder ve 23 Ekim günü sabahın erken saatlerinde Vincent’in sarı evine gelir.
Lamartine numara 2’de, aylık 15 Frank karşılığında küçük sarı bir ev bulur. Sıra gelmiştir birlikte kalacağı ve resimler yapacağı başka bir ressamı bulmaya. Önceki yıl, yani 1887’de Paul Gauguin Paris’e taşınmış ve orada Vincent ile tanışmıştır. Vincent’in sanat simsarlığı yapan yapan abisi Theo tanıştırmıştır bu iki ressamı. Vincent, Gaugin’e saygı duymaktadır ve Arles’de kendisine eşlik edecek en mükemmel ressamın Gauguin olduğunu düşünür. Theo’nun ikna çabaları sonucunda Gauguin bu öneriyi kabul eder ve 23 Ekim günü sabahın erken saatlerinde Vincent’in sarı evine gelir.
Room at Arles (Sarı Evdeki Oda) |
Bu iki ressam, bir kaç hafta iyi anlaşırlar. Birlikte
yerler, birlikte içerler ve birlikte resim yaparlar. Küçük sarı evde neredeyse
tüm zamanlarını birlikte geçirirler. Hem
Van Gogh, hem de Gauguin, Empresyonizm ile ilgilenir ve aynı objelerin resmini
yaparlar. Yan yana çalıştıkları için aynı sahneyi farklı yollardan nasıl
çizdiklerini de birbirlerine göstererek kendilerini geliştirme olanağı
bulurlar.
Arles, her iki sanatçının da çalışması için
verimli bir yerdir ama Gauguin, Empresyonizm ile daha çok ilgilenmek için oradan uzaklaşmayı tercih eder. Van Gogh ise
bir tanesi daha sonra dünyanın en büyük müzesinde sergilenecek olan en iyi resimlerini bu evde yapar.
L’Anglois Bridge at Arles (Arles İngiliz Köprüsü) 1888, Tuval üzerine yağlı boya |
Mutluluk bazen kısa sürelidir. Nitekim Gauguin de
Vincent ile yaşamanın zor olduğunu fark eder. Ayrıca Gauguin, bir çok konuda başarılı
olduklarını ve sanata bakış açısındaki görüşlerinin Vincent’inkinden giderek
farklılaştığını hisseder. Bu durum, her
iki sanatçı için de stres yaratmaktadır. Öyle ki bazen Vincent Gauguin’e sevgi ve şefkat
gösterirken, diğer zamanlarda ise O’ndan nefret etmeye başlar.
Gauguin, ekimin sonlarında geldiği sarı evden aralık
ayında ayrılmaya karar verir ve
Vincent’e bir not yazar:
- Şimdilik kalıyorum, ama her an terk etmeye
hazırım!
Bu notu aldıktan sonra biraz zaman geçer ve
nihayet aralığın 23’ünde Vincent Gauguin’e ayrılmayı mı planladığını sorar. Gauguin bu soruya “Evet” diye cevap verince, Vincent mahvolur. Gazeteden, üzerinde “katil havalandı” yazan bir cümle yırtar ve Gauguin’in eline uzatır. Akşam
yemeğinden sonra Gauguin yürüyüş yapmak için
dışarıya çıkar. Ancak sarı evden çıkınca Vincent’in yaklaşan
ayak seslerini duyar. Bakmak için döndüğünde, Vincent’in elinde bir ustura ile kendisine
doğru yürüdüğünü görür. Vincent durur, başını aşağıya indirir ve hızla eve geri döner.
O akşamın geri kalanıyla ilgili fazla detay yoktur,
her zaman olduğu gibi Van Gogh, “çılgınlık” anlarından sonra, az önce yaşanan olaylarla ilgili çok az şey
hatırlayarak uyanır. Gauguin, kardeşi Theo ve polisin yaptığı açıklamalardan
öğrendiğimize göre, o gece Gauguin
otelde kalırken Vincent eve dönmüştür.
Aynı akşamın ilerleyen saatlerinde, yani saat 22’den
sonra Vincent eline bir ustura alır ve
sol kulak memesinin bir kısmını keser. Polis, olay sonrasında eve geldiğinde her yeri kan
içinde bulur, her tarafta kana bulanmış
eski püskü giysiler ve yukarı çıkan merdivenler boyunca kanlı el izleri vardır.
Vincent kestiği kulak parçasını alır ve bir gazete parçasına sarar, yarasının üzerini de bir şapka ile kapatarak elinde gazeteye sarılı
kulak olduğu halde evden çıkar. Fransızca’da
“maison de tolerance” denilen genelevlerin evine en yakın olanına gider. Evde
çalışan ve daha önceden tanıdığı Rachel’i çağırır, kulağı ona vererek "bu nesneyi dikkatle koru” der.
Ertesi gece, Gaugin sarı eve döndüğünde kapının
önünde polisleri ve izleyicilerden oluşan kalabalığı görür. Polis, Vincent’i yatağında kanlar içinde bulduğunda, ilk önce
öldüğünü ve hatta muhtemelen intihar
ederek öldüğünü düşünmüştür. Gauguin, Gogh’un ölmediğini fark eder. Polislerin O’nu
yavaşça uyandırmalarını ister ve eğer uyandığında Gauguin’i sorarsa, Paris’e döndüğünü söylemelerini ister. Vincent, arkadaşı Gauguin’i görmek ve O’nunla
konuşmak istediğini sürekli söylerken hastaneye kaldırılır. Bu sırada Vincent,
hâlâ dostluğunun kurtarılabileceğini düşünmekte
ve yapacağı yeni resimleri planlamaktadır..
Olaya dışarıdan bakılınca Vincent’in kulağını
kesmesi, gerçekten de çok garip ve sert
bir tepki olarak görünüyor. Ama Vincent
Van Gogh’un psikolojisi çok derinlerde sorunludur ve
zihni O’na delice görünen bağlantılar yaptırmaktadır..
Van Gogh, Yıldızlı Gece |
Vincent’in
o anlarda her şeyden çok istediği tek şey, çalışmaktı. Sanatçıların bir araya geldiği, resim yaptığı,
resim hakkında konuştuğu ve birbirlerinden yeni şeyler öğrendiği bir yerdir istediği.
Van Gogh, bu fikrinin Gauguin’in gelmesi ile gerçekleştiğini düşünür ve bilir
ki O’nu ve her şeyi mahvetmiştir. Gauguin ile iyi geçinemediği için kendini
suçlar. Geçmişteki ilişkilerinde olduğu gibi bu sefer de yalnız kalmıştır.
Vincent bir dostunu ve
hayallerini mahvettiği için cezalandırılmayı hak ettiğini düşünmüş
olabilir ve zihni bu anlamda ilgili bağlantıları bulmak için hemen harekete
geçmiş olabilir. Dini inanışı, Yahuda İsa’ya ihanet ettikten sonra Romalı bir
askerin kulağını kesen Peter’in düşüncelerini O’na hatırlatmış da olabilir. O zamanlarda
çok popüler olan bir kitap vardır ve bu
kitaptaki bir karakter, kulağı kesilerek cezalandırılmıştır. Bir ay önce de
Karındeşen Jack, bir kadının kulağını kesmiştir. Vincent’in zihninin nasıl çalıştığını
bilemiyoruz elbette, ama böyle bir cezalandırma örneği görmesi ve kendini
cezalandırmak için bu yöntemi seçmesi kuvvetle muhtemeldir.
Son olarak şunu da hatırlatalım:
Vincent Van Gogh, kulağını kesmemiştir, sadece
kulak memesinin alt kısmını kesmiştir.
Sanatçının eserlerinden oluşan puzzle seçkisine
buraya tıklayarak mağazamızdaki Van Gogh kategorisinden ulaşabilirsiniz.
KAYNAK:
http://www.vangoghgallery.com/misc/van-goghs-ear.html
UYARLAMA ÇEVİRİ: www.puzzlegaleri.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder